ALEVİLİKTE VARDAN VAR OLMAK ve HAKKA YÜRÜMEK DEVRİ DAİM

ALEVİLİKTE VARDAN VAR OLMAK ve

HAKKA YÜRÜMEK DEVRİ DAİM                                  

Taş olarak ölmüştüm, bitki oldum.

Bitki olarak öldüm ve hayvan oldum.

Hayvan olarak öldüm, o zaman insan oldum.

Öyleyse ölümden korkmak niye?

Hiçbir sefer kötüye dönüştüğüm,

Ya da alçaldığım görüldü mü?

Bir gün insan olarak ölüp,

ışıktan bir yaratık rüyaların meleği olacağım.

Fakat yolum devam edecek.

Dün vardım, bugün varım, yarın yine var olacağım. Formlarım başka, başka olsa da tohumum hep ayni çünkü ben sonsuz olanın (vardan var olan) Her seferinde farklı bir haldeyim (don değiştirmek). Tek gayem tüm duyguları maddede deneyimlemek (4 kapı 40 makam kâmil insan olmak). İyi de olabilirim kotu de her biri benim yasam derslerim. Öğrenmeye ilerlemeye ve gelişmeye geldim. Ben tanrısal(hakkin)zekânın ortak bir yaratımıyım. Evrenin küçük bir nüshasıyım.  Ben bütünü tamam eden güzelin (sır olan batini) değerli bir parçasıyım. Kâinattan yansıyan bir zerreyim.  Ben tanrının yasam bulmuş, bedenlenmiş bir formuyum. (İnsan hakta hak insandadır) her geliş gidişimde başkayım(devriye). Ruhum (öz ışık) beden (Alevilikte kabuk deyimi) vasıtası ile deneyimler kazanıp gelişiyor. Bürgün tüm dersler bittiğinde alacak verecek bir şey kalmadığında burada olmayacağım (hak ile hak olmak) başarıyla bitirilmiş bir görevin verdiği huzurla geçici olanları bırakıp sonsuzluğun içinde yok olacağım. Her zaman vardım ve daima var olacağım (asla azalmayan değişmeyen ve yok olmayan vardan var olan enerji) kimi zaman madde formunda kimi zamanda ışık formunda olacağım. Yaşam ise bu yolculuğa vesile olacak. Tekâmül (Alevilikte devir kuramı) serüveninin sırrı maddeden ışığa dönüşmekte gizlidir.

Alevilikte insan merkezdir iyi güzel kötü ve çirkin, kişinin kendisinde barındırdığı huy ve alışkanlıklar kendisinin aynasıdır. Bu nedenledir ki insan bütün tavır ve eylemlerin odak noktasıdır asıl olan temel varlık insandır keramet ve mucizeler onda gizlidir. Hakk’ın gizli hazinesidir hak’ in görünüş alanına çıkmış yansımasıdır. Enel-Hak demesi bundandır bu yüzden vahiyi ret eder.

Git Gökyüzüne çık Göreceğin Orada duran Sensin Enel-Hak, Gömül Dört kat toprak Bulacağın Yine sen Enel-hak.

Dost ile dosta yanmışız,

Servet ile övünmeyiz,

Hakk deyip Hakk’a dönmüşüz,

Cennet için dövünmeyiz.

(Hüdai Baba)

Alevilikte ölüm ve ötesi diye bir şey yoktur, devri daim vardır. Bunun dışında var olan ahiret araff sorgu hesap verme gibi Ortodoks dinlerde var olan cennet cehennem algısı mahşer günü vs. dogmatik algılar bulunmaz. Her ne var ise burada dünyada bizzat olayın muhataplarıyla cemal cemale vicdan muhasebesi ile görülür, çünkü bir Alevi için asıl var olan bu dünyadadır.

Ezelden seyrettik biz bu âlemi.

Güneş doğmadan, Ay doğmadan, Ay’dan, Gün’den ezelden.

Bu mülke biz taa ezelden gelmiş-gitmiş idik.

Günahlarımızı sevaplarımızı bir mizanda tartmış idik.

Bin bir handa yatmış idik. Konağımız ışık, handan ezelden.

Cananı gördük hoş olduk; özümüzü tanıdık yol olduk.

Ana rahmine düştük kızıl kan olduk, kandan ezelden.

Canımız acıktı geleceğe koştuk; çabalarımızı mihman ede ede,

Düşlerimizi bir kura bir kıra bugünlere geldik.

Kalbimizi hızlandırıp iç ısımızı yükselttiğimizde gönül suyumuzu buharlaştırdık:

Yeri geldi güdemedik, bulut olduk, vadileri, dağları-tepeleri aştık.

Sonra rüzgârla buluştuk ‘gebe’ kalıp ağırlaştık başladık süzülmeye,

Damla damla düşmeye yaprakların-çiçeklerin üzerine:

İşte böyle, böyle kendimize döndük…                                                                                                                                                                                                                                                                  Ölüm yoktur dönüşüm vardır. Ben öldüğümde dönüşürüm. Bedenim toprağa karışır, börtü böceğe yem olur. Börtü böceği hayvanlar yer ya da bitkilere gübre olur. O hayvanları, bitkileri insanlar yer ve ben yine her insanda beden olur, tekrar dirilirim. Beden ölmez, toprak olur, insan topraktan beslenir, yağmur da topraktan akar. Hiçbir şey ölmez her şey dönüşür. Hiçbir şey yok olmaz, her şey dönüşür. Her daim diri olan ölür mü? O yüzden benim ölümümde yaşam, yaşamımda ölüm vardır. Yaşarken öldüm, öldüm ve dirildim. Dönüşümle tekrar hayat buldum. Bir bedenden yüz beden, yüz bedenden yine bir beden olur. Bin can, bir can, bir can bin cana dönüşür. Çünkü tüm insanların yaratılışı bir can yaratımı gibidir. Binlerce ruh yoktur, binlerce can yoktur, tek bir can vardır tek bir ruh vardır ve sadece O vardır. Her şey O dur, O’ndan yansır ve tekrar ana kaynağına geri döner.”

 

Hallac-ı Mansur

Hurili gılmanlı cennet yalandır

Cennet nerededir bu bir plandır

Bunu ispat eden hangi kurandır

Devrani der bir kitapta görmedim.

Pir Devranî

Alevilikte insan kuran da kurtaranda kendisidir, vahdeti vücut ne varsa alemde o vardır ademde. Bu özdeyişten de anlaşılacağı gibi vahdeti vücut hak yani alem ile insanın birleşmesidir insan hakta hak insanda görüşünde hak ile insan arasında senlik, benlik yoktur. Vahdeti mevcut, vahdeti vücut birdir aynı vardan var olmuş candır.

 

Dört Kitabı Koyup Torbaya Astım

Cennet Hurisinden İlgimi Kestim

Muskacı Hocaya Sanmayın Sustum

Ağzının Payını Verdim De Geldim

Aşık İbreti

Alevilikte ol emri rızası derler, kendi noktasında doğuş yapan hakk bir damlanın zerresinde olan bütün alemin sırrını taşıdığı için bütün bu doğuşların kendisinin yansımasında var eder. Noktayı aba hakkın farklı görünüş alanına çıkmış yansımalarıdır. Bunu da eril dişil kuvvetlerin birleşmesinin sonucu olarak meydana getirir, ancak bu şekilde kuvvetler doğuş alanına geçerler bu kuvvetleri oluşturan etki ve tepki sonuç ilişkisi üç tür eril dişil ve candır. Bilinen her alemde bu üç öge vardır bitkide hayvanda insanda üreme ve üreyim bu nedenledir ki her doğuş bedenleşmeden gerçekleşmez. Doğuş farklı formlarda can bulmaktadır. Buda kendi noktasında var olan hakkin maddesel olarak ki bilinen elementlerde şekil bulabilmesi için ateş hava su ve topraktan gelmesi gerekir. Aleviler buna yedi alem üç ata derler, yer anam, yağmur babamdır “kalu beli” bu böyledir ateşten ateşe havadan havaya sudan suya topraktan toprağa can cana can didara. Hakkın bilince ulaşımı insanda yedi doğuş, sözlü gelenekte söyle açıklanmış; Buna göre önce ışık ateş doğdu, ondada hava ikisinin birleşimi sonucu ondanda su, ondanda toprak doğuş yaptı, bunun sonucunda yer ve gök atanın birleşimi cana geldi, aşk olsun, bu sırrı hakikati bilenlere, hakk kapısından gelenlere geldiği kapıya dönenler.

B’ismiŞah, Ya Hak. Ya Xızır Ya Pir.

“Ateşten, havadan, sudan ve topraktan var oldum. Doğdum 7 âlem, 3 atadan. Hü dedim gerçekler aşkına! Anam yer, babam yağmurdur kal-u beli. Ateşten Ateşe, Havadan Havaya, sudan suya Topraktan toprağa! Can cana doğru, nur ile geldim sır ile giderim! Hakk kapısından geldim dünya evine, geldiğim kapıya dönerim. Durdum divana, uydum meydana. Can cana. Can didara.

Mehmet Yapıcı.  21.12.2017

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.