“ALEVİLER VE KURBAN” (Mehmet Kabadayı)

“ALEVİLER VE KURBAN”

 

Hakikat Yol’u (Alevi) öğretisi; ikrar ve rıza esasına ve de varlığın birliğine dayanan ve bunun üzerine felsefesini inşa eden bir Yol’dur. Bu anlamıyla ikrarlı bir Alevi; ne kendini âlemden ayırır, ne de âlemi kendinden ayırır. Bu yüzden 72 âleme bir nazardan bakıyoruz diyoruz. İkrarlı ve Yol’un felsefesini içselleştirmiş her Alevi bilir ki, Yol’un bizden kurban etmemizi istediği şey kendi nefsimizdir. Hakikat Yol’unda (Alevi’likte) en büyük kurban nefsi tığlamaktır. Pir’lerimiz ve mürşid’lerimiz; “ince elekten elenip Hırka ile Tacdan geçtik / Hakikat meydanında “Dâr-u Mansur olup canı kurban, teni tercüman eyledik / Tığlayıp nefsimizi, rızalık ile yürüdüğümüz Hakk yolunda serden geçtik / Can kurban eyledik, kanlı kurban gerekmez” derler. Hakikat Âşığı İbreti Baba bu manada şöyle diyor;

“Gelmişiz cananın asitanına

Sıtk ile sarıldık dost demanına

Can’la baş koymuşuz aşk meydanına

Hayvan kesmek gibi kurban gerekmez.”

Her şeyden önce Hakikat Yol’unda (Alevilikte) rıza şehri anlayışına göre, ihtiyacın dışında bir canlıya kıymak, bir meyveyi dalında rızasız koparmak bile büyük suç sayılıyor. Hakikat Yol’u talibi Aleviler, esas olarak kurbanı, “Yol’a kurban olmak” olarak algılarlar ve kurban dendiği zaman asıl kurban nefsini tığlamak olarak bilirler. Bir canlı yerine, nefsini tığlayacaksın ki, özündeki Hakk’a ulaşıp dâr-ı-didar olasın. Gülbanklar da “canım kurban tenim tercüman” demek, ikrar verip ikrarında durmaktır. İlim ve irfanla olgunlaşıp, El Ele, El Hakk’a insani kâmil mertebesine erip o meydana gelmektir.

 

“Canım erenlere kurban

Serim meydanda meydanda

İkrarım ezelden verdim

Canım meydanda meydanda

Gerçek olan olur gani,

Gani olan olur veli,

Nesimi’yim yüzün beni,

Derim meydanda meydanda.”  Seyid Nesimi

Hakikat Yol’u (Alevi) inancının (öğretisinin) temeli ikrar vermektir ve ahdine sadık olmaktır. Yani “öl ikrar verme, öl ikrarından dönme” anlayışı ile ikrarına sadık, sözünden dönmeyen, ahde vefalı ve kâmil insanı var etmek Aleviliğin temel anlayışıdır. Alevilikte hak yemeden, hak yedirmeden insanca mutlu yaşamak, bu “dünyayı cennet”e çevirmek için mücadele etmek ve insanlık yoluna hizmet etmek en büyük kurbandır diye naçizane düşünüyorum. Hallac-ı Mansur, Seyid Nesimi, Fazlullah, Pir Sultan, Şeyh Bedreddin, Pir Seyid Rıza ve tüm Alevi bilgeleri bu yolda, kaç baş koç veya kaç baş deve kurban kestikleri ile değil, insanca yaşama uğruna, doğruları savunup başlarını ‘kurban’ verdikleri için anılıyorlar.

Hakikat Yol’u (Alevi) inancında (öğretisinde) temel amaç canlara işi, aşı yaşamı, kan akıtmadan, paylaşmayı, dayanışmayı, sevmeyi ve sevilmeyi öğretmektir.  Hakikat Yol’u talibi Alevilerin birbirine ve tüm canlara vereceği en büyük kurban sevgidir. Zira Hakikat Yol’u, toplumsallığımız aşk ve sevgi üzerine inşa edilmiştir. Bu yüzden “Din’im sevgi, Kâbe’m insan” diyoruz. Cemlerimiz de ve muhabbetlerimiz de hep “aşk” sözcüğünü kullanarak; “aşk ola, aşk ile, aşk olsun ve aşkın cemal olsun vb.” cümlelerini kullanıyoruz.

Hayatın her alanında sevgiyi ve aşkı önceleyen Hakikat Yol’u talibi Aleviler, “keyfi” olarak ve “gösteriş” için cana kıymazlar. Bu duruma bir örnek verecek olur isek; Aleviler, “can olan hiçbir şeye kıyılamaz” diyerek Cemlerine “avcıları” almamışlardır. Ancak Pir talibin evine geldiğinde, Cem yapıldığında yani gönüller birlendiğinde (Abdal Musa (birlik), ikrar, görgü-sorgu ve musahiplik kurbanı vs.) rızalık esasına dayanılarak toplanan lokmalarla ihtiyaç kadar kurbanlık tığlanır. Ayrıca Hızır ayında “kansız kurban” dediğimiz kömbe, kete, börek, sebze, meyve vb. yiyecekler de lokma olarak sunulur. Yapılan bu sunumların tümü aslında ikrara yöneliktir ve doğa anaya karşı ahde vefayı simgelerler.

    Sözün kısası: Kurban, Hakikat Yol’una canı aşkla ortaya koyabilmektir. Bu nedenledir ki; Hz. İbrahim geleneğinden geldiği söylenen ve İslam’ın iki bayramından birini oluşturan “Kurban Bayramı”nın Hakikat Yol’unda bir (yeri) yoktur ve de Yol’umuzda Bayram Cem’i diye bir Cem’de yoktur. Ne yazık ki son yıllarda kimi Alevi kurumlarının Bayram cemleri düzenlediğini de gördük. Amacı Alevileri asimile etmek olan bu uydurma “cemlerin” hiç biri Yol’umuza ait “cemler” değildir. Bütün bunları bile bile evrende, canlı-cansız her nesneyi Hakk’ın bir parçası olarak gören bir inancı (öğretiyi), bir başka dine benzetmeye çalışmak, o dine özenmek asimilasyona ve manipülasyona hizmet etmekten başka bir şey değildir diye düşünüyorum.

Sevgiyle. Aşk ile.