TOPLUMSAL BAŞKALDIRILAR VE ALEVİLİK

10429840_471252929689768_7564305669082586319_n

TOPLUMSAL BAŞKALDIRILAR VE ALEVİLİK

Türkiye tarihine bakıldığında; özellikle İslam’ın egemen bir konuma gelmesiyle birlikte gerek Selçuklular ve gerekse Osmanlı’lar döneminde o günün söylemiyle Bâtıniler, Kızılbaşlar ve günümüzün söylemiyle Aleviler ve Bektaşiler büyük baskılar yaşamışlardır. 1100 ve 1500’lü yılar arasında özellikle orta Anadolu’da yoğun olarak yaşayan Kızılbaşlara yönelik yapılan kıyımların bir hayli yoğun olarak yaşandığını biliyoruz. Özellikle, Konya, Tokat, Sivas, Amasya, Malatya, Kırşehir..vs. bölgelerinde bu baskıların ve katliamların yoğun olarak yaşandığını tarihin belleği bizlere söylüyor.
Yine Cumhuriyet döneminde de Alevilere dönük baskıların devam ettiğini görüyoruz. Bu baskılar göreceli olarak azalsa da ve nitelik değiştirse de yine de çok önemli katliamların yaşandığını biliyoruz…
Tarihsel süreçte bu topraklarda, 1000’li yıllardan sonra gelişen çok önemli olaylar, başkaldırılar ve toplumsal mücadeleler yaşanmıştır. Bu mücadeleler içinde günümüzde etkisini hiç yitirmeyen en önemli toplumsal olay Babailer Başkaldırısıdır.
Babailer Başkaldırısı: 1140’lı yıllarda Baba İlyas ve Baba İshak öncülüğünde gelişen bu başkaldırı; Selçuklu Devletinin baskısına ve egemenlerinin sömürüsüne karşı yapılmıştı. Baba İlyas ve Baba İshak; Anadolu Kızılbaş’larının ve yoksullarının öncüsüdür. Bu başkaldırı sonucunda Babailer yenilerek Baba İlyas ve Baba İshak öldürülmüştür ve binlerce taraftarı da ölmüştür. Sonuç yenilgiyle bitmiştir. Selçuklunun Anadolu Alevilerine yapmış olduğu bu savaş büyük bir insana kaybına neden olmuştur.
-Şahkulu Ayaklanması 1510-1511 (Kütahya, Manisa, Konya ve Sivas) Teke Türkmenlerinin başkaldırıları….
-Nur Ali Halife Ayaklanması 1512
-Bozoklu Şeyh Celal Ayaklanması 1518
-Şah Veli Ayaklanması 1519
-Süplün Koca Baba Ayaklanması 1526
-Zünnunoğlu Çelebi Ayaklanması 1527
-Şah Kalender Çelebi Başkaldırısı; 1527
-Şah İsmail- Yavuz savaşı; 10 binlerce insanın ölümüne neden olmuştur. 1510-1514 ve Yavuz’un ölümüne (1520) yılına kadar süren baskılar.
-Pir Sultan Abdal, olayı— 1500’lü yılların ikinci yarısı…
-Nesimi’nin derisinin yüzülmesi… (1370-1417) Halep’te yüzüldü.
-Hallac-ı Mansur’un öldürülmesi (858-922) Bağdat’ta öldürüldü…..
-Şeyh Bedrettin 1420 yılında Serez’de asılarak öldürüldü….. (Börkülce Mustafa ve Torlak Kemal) o dönem Çelebi Mehmet dönemidir.
-Bir çok ozan yargılandı, hapislerde, zindanlarda kaldı ve öldürüldü….
“Bir kere zalim olmaktansa, bin defa mazlum olmak daha iyidir. (Hz.Ali). Bu özdeyiş, aslında insan olmanın en temel davranış biçimini açıklamaktadır. En azından insanlık değerleri açısından bu söylenebilir.

Cumhuriyet Döneminde Alevilere yönelik yapılan baskılar ve kıyımlar:
Koçgiri ayaklanması 1921
Dersim olayları 1937-1938 (binlerce insan ölmüştür)
Kahramanmaraş olayları 1978 (yüzlerce insan ölmüştür)
Sivas olayları ( 4 Eylül 1978)
Malatya olayları (1978)
Çorum olayları ( 5 Ocak 1978)
Madımak yangını (2 Temmuz 1993 Sivas)
Gazi olayları 1995
Bu olayların özüne, temeline bakıldığında, esasan, egemen inançla, muhalif inanç, egemen olanla, muhalif olan, egemen yapıyla, muhalif yapı vs. arasında ki mücadele olduğunu görüyoruz. Egemen inanç egemenlerin inancı olduğundan; muhalif inanç ve muhalif toplumsal duruş, aynı zamanda egemen yönetime karşı da bir duruş gösterir. Bundan dolayı da egemen olanlar asıl sorunları halktan gizleyerek sorunu “inanç” sorununa indirgeyerek olayları “din kavgaları” konuma indirgeler ve indirgemişlerdir. Bu amaçla da inanç olarak, egemen olanın safında yer alan yoksul halkı da yanlarına çekmeyi başarmışlardır.
Aleviliğin gerek teolojik yönden, gerek ritüel olarak, gerek folklorik ve gerekse toplumsal anlayış olarak, egemen inançtan farklı olması, onu her zaman egemenlerin hedefi jonumuna getirmiştir. Özellikler Aleviliğin toplumsal anlayışı, eşitlikçi, paylaşımcı, dayanışmacı ve özgürlükçü bir anlayışı içermektedir. İşte bu durum kıyımların en büyük nedeni olmuştır. Bundan dolayı da, aleviler, ezilmişler, dışlanmışlar ve zulüm görmüşlerdir.
Aleviliğin yoksul halkın safında ve her zaman ezilenlerin yanında yer alması yönetimleri korkutmuş ve bu nedenle de, egemen anlayış, Aleviliğin gücünü azatlamak için farklı yöntemler geliştirmiştir… örneğin; Aleviliği Şiileştirmeye veya Sünnileştirmeye çalışmak; uyduruk “Alevi Dernekleri” kurdurarak kafaları karıştırmak; sözüm ona kimi “Alevi Önderlerini” kendi saflarına çekerek onlar aracıyla Aleviliğin muhalif yönünü yok etmeye çalışmak, baskılar uygulamak….vs.
Bu yöntemlerin içinde en çok uygulanan baskı ve kıyımlar olmuştur.
Egemen kesimin veya yönetimlerin yaptıkları şey;
-Aleviliğin içini boşaltmak;
-Aleviliği asimile etmeye yani benzeştirmeye çalışmak;
-Aleviliğin kültürel boyutta yaşanmasına karşı çıkmak
-Aleviliğin toplumsal anlayışını yok etmek….
-Aleviliğin sanatsal uygulamalarını dejenere etmek;
-Aleviliğin teolojik anlayışının içini boşaltmak;
-Aleviliğin muhalif duruşunu tersine çevirmek….
Özünde Aleviliği kimliksizleştirmek en temel olgu olarak ortaya çıkmaktadır…. Özünde zorunlu din dersleri dahi tek başına benzeştirmekten başka bir şey değildir.
Genel anlamda bu olayların nedenselliklerini ortaya koyduğumuzda şu olgularla karşılaşırız:

Yokluklar…
Vergiler….
Yoksulluk…
Ürüne el koyma…
Sömürü…
Baskılar..
Kıyımlar…
Köylülerin elinde tımarlarının (toprak) alınması….
Adaletsizlik…
İdari ve bürokratik davranışların yarattığı hoşnutsuzluklar…
Kendine benzetmeye çalışma….
Alevilere dönük uygunsuz görüş ve düşünceler…
Alevilerin ibadetlerinin hor görülmesi….
Zorla Sünnileştirme veya Şiileştirme girişimleri…
Buna benzer olgular ve olaylar….

Hiçbir kıyım, savaş veya toplumsal olaylar, asla yaşandığı dönemin toplumsal değerlerinden, politik, ekonomik ve kültürel olgulardan ve toplu durumdan (konjonktürden) ayrı düşünülemez. Her olay ve olgunun nesnel koşulları vardır ve her öznel değer özünde nesnel olguların bir sonucu olarak ortaya çıkar.
Kıyımların temel nedenleri, egemenler:
-Güç dengelerini korumak ve güçlerinden bir şey kaybetmemek için, karşılarında önemli bir güç olarak gördükleri kesimleri susturmak içindir.
-Ekonomik ve toplumsal kaynakları doyumsuzca tüketirlerken, bu konuda bilinçli olan ve muhalif düşünceler ve eylemler geliştiren toplulukları susturmak ve sömürülerini daha da artırmak ve sürdürmek içindir.
-Kendilerini merkezde gören inanç ve siyasal anlayış, merkez kaç konumdaki muhalifleri, kendilerine benzetmek istemeleri sonucu, özellikle bu konuda dirençli olan toplulukları ve keskin duruş gösteren karşıt inanç ve anlayışları etkisiz kılmak için… vs
Dolayısıyla her kıyım, katliam, egemenin korkusunun bir yansıması olarak ortaya çıkmaktadır.
Katliamlar;
-Toplumu, sindirme, korkutma ve baskı altına almak;
-Aydınlığa karşı durmak; toplumun bilinçlenmesini önlemek;
– Geleneksel değerleri sürdürmek ve gericiliği sürdürmek ve böylece insanların uyanmasını engellemek;
-Devrimci, ilerici ve çağdaş değerleri savunanları yıldırmak;
-Toplumu benzeştirmek ve tek tipleştirmek;
-Toplumsal muhalefeti sindirmek;
-Temel hak ve özgürlükleri yok etmek
-İslamcı İdeolojiyi öne çıkarmak;
-Faşizmin ayak seslerini duyumsatmak ve halkı korkutmak vs. için, egemen güçler katliam yamaktan çekinmemişlerdir.
Alevi ozanlarının şiirleri, toplumsal mücadeleleri anlatan dizelerle doludur.
Örneğin:
Yunus Emre; (14.yy)
Şalvarı şaltak Osmanlı (Şaltak: Gevşek)
Eğeri kaltak Osmanlı
Ekende biçende yok
Yeme de ortak Osmanlı
————

Gitti beyler mürveti (Mürvet: Yiğitlik)
Binmişler birer atı
Yediği yoksul eti
İçtiği kan olmuştur…
———–

Beyler azdı yolından, bilmez yoksul halından
Çıkdı rahmet gölinden, nefs göline talmıştur. (Gölpınarlı, s.16)
—————–

Düriş, kazan, yi, yidür, gir gönül ele getir
Yüz Ka’beden yiğrekdür, bir gönül imareti (Talat Tekin; Bil.Klt.Arş. Vakfı Yay. s. 57)

Koyun Abdal: (16.yy)

Bölük, bölük oldu Beyler,
Dikildi sayvanlar tuğlar
Koyun Abdal durmuş ağlar,
Gel gitme güzel Kalender (Şükrü Günbulut; Halk Şiirinde Başkaldırı; Berfin Yay.
2000, s. 20)

Pir Sultan Abdal: (16.yy.)

Bizden olan bir tarafa çekilsin
Sancağımız yücelere dikilsin
Münafık başına taşlar dökülsün
Pirim ne yatarsın, günlerin geldi. (Günbulut, age, s. 50)

Muhyi (17.yy.):

Sayılmayız parmak ile
Tükenmeyiz kırmak ile
Taşramızdan sormak ile
Kimse bilmez ahvalimiz. (Günbulut, age, s. 62)

Dadaloğlu (19.yy):

Yalanları gerçeklere kattınız
Kumaş diye çulunuzu sattınız
Avşarlar’ın aleyhine attınız
Unuttun mu gök kır atlı beyleri. (Günbulut, age, s. 89)

Âşık Daimi: (20.yy):
Vurguncular, bozguncular, nifaklar
Ey kafası büyük, beyni ufaklar
Yakındır doğacak, aydın şafaklar
Korkmayız yerimiz, zindan olsa da.
————

Uyan be kardeşim, yeter yattığın
Biraz oku, biraz yaz dedim sana
Tarihlerden beri sensin ezilen
Otur bu düğümü çöz dedim sana…
————–

Gel kardeşçe paylaşalım
Biri sana, biri bana
Tatlı tatlı söyleşelim
Biri sana biri bana…

Mahzuni Şerif (20.yy):

Uluslar kalkmalı derin uykudan
İçilmeli birlik denen bir su’dan
Alevler dal olsun, tüfekler fidan
Sınırsız, davasız dünya dilerim.
——————–

Ben insanlar, değerini ölçemem
Doğu-batı-gavur-Müslim bir bana…
—————-

Çalışmadan yetim hakkını yeme
O kül kafan ile bilirim deme
Dağılır ordular, kalkar mahkeme
İnsanlık kavgasız kaldığı zaman
————

Bu koltuğa biraz daha yaslanın
Yiyin, için, biraz daha paslanın
Yeryüzünü size veren aslanın
Ne bir mezarı var ne de taşı var…
—————

Yiyin beyler yiyin, bin defa helal
Uykudan uyanan, göz olmadıkça
Kim sizi soracak, kim anlatacak
Adalete benzer, söz olmadıkça…
————–

İnsan tek başına suç yaratmadı
Yanlış, doğru, çirkin düzenin suçu
Hiçbir adem doğuşunda hor değil
Bu kavgayla bu cenk, düzenin suçu…

İbreti (20.yy):

Emek ırgatındır, ürün ağanın
Kilosu kaç lira, acı soğanın
İstikbali var mı ırgat, çobanın
Sürüp gitmektedir, bu zorba düzen… (Âşık İbreti, Can yay.)
———-
Çıkarcılar uyutmuşlar,
Boş emzikle avutmuşlar
Kendi kendin büyütmüşler
Onlar sağcı, sen solcusun…

SULEYMAN ZAMAN

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.