#HAYIR DERKEN

 

 

UNUT(ul)MAYA BAŞLAMIŞKEN HATIRLATIRLAR!

 

Cemre sere serpe tamda toprağa düşmüşken, doğa ve insan kıpır kıpır “yenilenirken” coşkuya kurşun sıktılar. Şiir dizeleri örttü yere düşen bedeni, keman sesinde bir veda havası duyuldu.

Şair “Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk

Gece trenlerine binme kaybolursun,

Sokaklarda mızıka çalma çocuk, vurulursun.” (Atilla İlhan) diye bağırıyordu.

Her düşen, yüreğimiz de bir öncekini biriktirip ve hatırlatarak sarsıyordu. #UğurKaymaz #CeylanÖnkol #EnesAta …

#Aliİsmail #EthemSarıSülük #AhmetAtakan #Abdocan …

Her düşen biz den bir parça koparıp gidiyor. Akbabalar coğrafya da gençlerin kanlarıyla beslenip saltanatını koruyor.

Bir ana çocuğunun günlerce ceset ’ini buzla ovuyor. Daha nasıl bir zulüm ola bilir ki korkumuza kar etmesin….

Şaşıyorum bazen bir gün bile gündemimizde nasıl durmaz ağır ölümün çığlığı. Oysa uykularımız da keman şiir ve genç ölümlerin sesi…

21 Mart diyordum. Newroz… #KemalKurkut çantasında şiir ve roman bırakarak katledildi. Öldürme gerekçesi çantasında bomba olduğu şüphesi.

Yarı çıplak bedeniyle ölümünü resmeden haber muhabirine koşuyordu. Her karede insanlığımıza bakarak gözlerinde feryat…

Neruda “müzik dinlemeyenler yüreklerinde incelik barındırmaz” diyordu. Onu vuran katil, hayatın da bir kez şiir okumamış, müzik dinlememiş bir faşist.

Pala ile millete saldıran kişiyi hatırlıyor musunuz? Polis ne kadar anlayışlı ve nazik yaklaşmıştı “çileden” çıkan saldırgana.

Hatta Davutoğlu başbakanken: “canlı bomba listesi elimizde ama eylem yapmadan tutuklayamayız” demişti. Ankara da, Suruç da bedenlerimiz parçalanışı yetmemişti. Kemalin katili “eylem de bulunmuş” göstermelik gözaltı sonrası yeni kemaller için bırakıldı bile. Bir sonraki cinayeti ya da canlı bombaları bekliyoruz…

Gündemimiz o kadar yoğun ki tek ya da toplu ölümlere tepki verecek MECALİMİZ yok. Evet, faşizmine #Hayır demokrasisi ile karşı koymak durumundayız. Öyle ki “seni başkan yaptırmayacağız” diyen(ler) bizden önce #Hayır deyip bedel öderken…

Yine bir görmezlik ve duymazlıkla bir şey olmamış gibi çiçeği burnunda #Hayır lı bir yürüyüşteyiz. Yürüyüş güzel, coşkusu da ama bir eksiği yok mu bunun?

#Hayır derken ne demek istiyoruz?!

#Hayır ne biliyor muyuz?!

Hayır, bir itirazdır. Yapılmak istenene dur demektir. Dayatmayı kabullenmemektir.

Bilinçli hayır ise itirazını sadece kendisi ile sınırlı tutmaz. Bilir ki başkasına dayatılan karşısında durmak ve hayır demek, yarın kendi geleceği içinde bir direnme biçimidir. Bunu görmekle de yetinmez. Birleşmek ister. Bilir ki birleştikçe hayır gürleşir, sokaklar yankılanır. Bu yankı bir saman alevi gibi parlayıp gitmez.

Peki gerçekten bu HAYIR da bunu göre biliyor musunuz?!

HDP nerdeyse tüm Milet vekilleri ile içerde iken HAYIR dedik mi?

Kemal öldürüldü HAYIR propagandasında sesi olduk mu?

Daha dün Nusaybin de insan ve hayvanlar katledilirken işkenceden geçirilirken HAYIR dedik mi?

Uzatmayayım bir fıkra vardı. Fıkra öyle sert gerçeği hatırlatıyor ki.

Biri Türk, biri Kürt, diğeri de Ermeni olan üç arkadaş bir gün yola çıkıp yürümeye başlamışlar. Ermeni olan aynı zamanda papazmış ve üzerinde de papaz kıyafetleri varmış.

Sıcak yaz günü yolda ilerlerken susamışlar, dilleri damaklarına yapışmış. Etrafta su yokmuş ama yollarının üzerinde üzüm bağları varmış. Bakmışlar susuzluğa çare yok, şu bağlardan birisine girelim de iki salkım üzüm yiyelim demişler.

Bir süre sonra bağın sahibi Türk çıkagelmiş. Üzümlerinin yendiğini görünce çok sinirlenmiş. Pataklamak istemiş bu üç arkadaşı. Ama üçünü birden dövmesi zor tabii…

Birinin kıyafetinden papaz ve Ermeni olduğunu; diğerinin konuşmasından Kürt olduğunu; üçüncünün de Türk olduğunu çakmış hemen. İlk önce gözüne Ermeni’yi kestirmiş. “Ulan” demiş, “Bu Türk’tür benim kanımdandır. Bu Kürt’tür benim din kardeşimdir. Sana ne oluyor da benim üzümümü yiyorsun.” Sonra da bir güzel pataklamaya başlamış papazı. Türk’le Kürt bakmışlar kendilerine çıkan bir fatura yok. Arkadaşlarının yediği dayağı seyretmişler öylece.

Bağın sahibi papazı iki seksen yere serdikten sonra, bu defa Kürt’e dönmüş. “Tamam” demiş “Anladık Müslüman’sın da neden izin almadan bağıma giriyorsun? Bu adam Türk o benim kardeşim de, sana ne oluyor?” Ardından pata küte yere sermiş Kürt’ü de…

Sıra Türk’e gelmiş. “Tamam anladık Türk’sün. Aynı kandanız, aynı dindeniz ama sahibi olmadan başkasının bağına girilir mi” demiş, bir güzel ona da girişmiş.

Türk de yediği yumruklarla yere düşünce Kürt’e dönmüş ve “Biz” demiş “Ermeni’yi dövdürmeyecektik.”

Biz “o Ermeni’yi” dövdürdükçe, zalimler bize unuttuğumuz her ölümü, her zulmü, hatırlatmaya devam edecek!

#Hayır derken unutma, gerçeklerden uzak kaldıkça sadece günü kurtarmaya devam ederiz.

Çok sevdiğim sözle kapatayım artık : kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!!!

 

Haydar Ceylan Mart 2017

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.