CENNET VE CEHENNEM!

1508993_1603827459850552_7403213276318492668_n

CENNET VE CEHENNEM!

Fransa’da grip kol geziyor… Ben de gripten yana payımı aldım ve iki haftadır yatak döşek yatıyorum. Dün bir arkadaş ziyaretime geldi. Bana takılmadan edemedi. “cennette mÖlürseni gitmek istersin yoksa cehenneme mi?” “ Bak” dedim, “karnın açsa karnını doyur, içiyorsan viski, rakı orada duruyor. Beni bu dünyada rahat bırakın. Cennet de, cehennem de, öbür dünya da hepsi sizin olsun” Arkadaş yemeğini yedi, içkisini de içti. Giderayak: “Bunun hiç ölmeye niyeti yok” deyip gitti. Hasta hasta ne yazacağımı düşünürken arkadaşımın sözü aklıma geldi: Cennet mi, cehennem mi?

Öbür dünya kavramı-inancı tanrı fikriyle birlikte doğmuştur. Ölümsüz olan tanrıların bir mekânı olmalıydı. Bu mekân da öte dünyadır; ruhlar âlemidir. Karşıtlarının insan beyninde gelişmesiyle birlikte, öte dünya da bir karşıtlık olarak zihinlerde oluşur. Tanrıların kurallarına uymak, öte dünyadaki konumu-yeri belirler. Semavi dinlerin ortaya çıkışıyla birlikte tanrı ile özdeşleşen devlet, hukukun normları ile öte dünyanın tapusunu belirlemeye başlar. Devlet toplumdan bağımsızlaştıkça, toplumun cennet hayali, acılarının ve özlemlerinin tezahürü olmaya başlar.

Gılgamış destanında, erkek insana biat etmeyen ilk kadına (Lilith) cehenneme gidecek ruhları taşıma cezası verilir. Yahudilerin kutsal kitabında yer alan Lilith, ilk erkek insan gibi balçıktan yaratılmış ve ona ruh üflenmiştir. Lilith’in ilk erkek insana biat etmesi (ona karşı isyan etmemesi ve kendini onunla eşit görmesi) mitolojisi, çıkış olarak, kadının egemenliğini kaybettiği ve erkekle bu uğurda savaştığı bir döneme aittir. Lilith’in cezalandırılması sonrası ilk erkeğin kaburgasından yeni bir kadın yaratılır ve erkekten aşağı olan bu kadın “erkek“e biat eder. (Kadın egemenliğinin sonu!) Mitolojide, cennette yaşayan bu ikili, ilk günahla birlikte yeryüzüne kovulur.

Gılgamış destanında, iblisin kadın kılığında dolaşmaya başlaması, tümü ataerkil zihniyetli olan semavi dinlerde kabul gördü. Cennet, cehennem, şeytan, günah kavramları ile kadının bastırılması da dinsel örtü altına girdi. Cennet-cehennem kavramı, olgunluk çağına, tek tanrılı dinler zamanında ulaştı. Bu dinsel örtünün çıkışı Sümerler’ de başlasa da, yaratılış efsanesi ile birlikte, çeşitli biçimler altında (semavi dinlerce benimsenerek) günümüze kadar gelmiştir.

Cehennemin, ateşle özdeşleştirilmesi, ilk insanın, ateşe yaklaşımında kaynaklanmıştır. Yıldırım ve büyük yangınların her şeyi yutması, küle çevirmesi, insanların ateşi kutsamalarına neden olmuştur. Ateş, kapitalist sisteme kadar açık veya zımni olarak kutsal ve mistik sayılmıştır. Bu yüzden ateş korkusu ve mistisizmi cehennemle özdeşleştirilmiştir; öyle ki maddi olmadığına inanılan ruhu bile eritebileceğine, ona acı çektirebileceğine inanılmıştır.

Cehennemin bekçisi ve efendisi şeytan ve zebanidir. Şeytan günahların nedeni ve kaynağı olduğuna göre günahkârın öte dünyadaki yeri cehennem olmalıydı. Bu korku ile devlet hukuku (yani tanrı) korunur. “Çıtanın yüksek tutulması” insanlar da, çektikleri acılar karşısında psikolojik rahatlama yaratır.

Cennet ise insanın maddi dünyada özlemini çektiği her şeyin var olduğu bir yerdir. Hayallerdeki maddi dünya, olduğu gibi cennetle özdeşleşir. Bu yüzden Eskimoların cenneti, sıcak bir yerdir. Ekvatordakilerin ise soğuk ve bol suyu olan bir yerdir. Çöllerin bol olduğu, yiyeceklerin ise kıt olduğu Ortadoğu’nun cenneti ise her türlü meyveyi (özelikle hurma) süt ve şarap akan ırmakları, altın ve gümüş kapları barındıran, yeşillikli (bol ağaçlı) bir yerdir. Ruhani bir dünyada, maddi ürünlerin sınırsız olarak bulunuyor! Bu bir çelişki değil; bir özlem bir hayal bir ütopyadır. Bir düşünün her erkeğe yüzlerce huri veriyorlarmış. Bu dünyada o işi yapana halk tabiriyle kavat deniliyor. Demek ki kavatlar öte dünyada da varmış.

Alevi inancında Öbür dünya var mı?

Yaklaşık bir ay önce Fransa’da Elbistanlı bir canımız Hakk’a yürüdü. Cenaze yıkandıktan sonra Meydan Duası için cemaat toplandı. Dua verildikten sonra Pir: “Mekânı cennet olsun” dedi. Cemaat: “ Âmin” dedi. Yanımdaki arkadaşa döndüm. “Rahmetli çok şanslıymış. Baksana “Pir” onu Cennette gönderiyor. Tam da hurilerin yanına.” dedim. Arkadaş gülmeye başladı. “Hoşuna gittiyse, sen ölürsen, cenazeni kaldırmak için bu Pir’i çağırırım, seni cennette de gönderir.” dedi. Tabi ki işin şakası.

Semavi dinlerde insan öldükten sonra cennete ya da cehenneme gidileceğine inanılır. Alevilikte ise cennet ve cehennem yoktur. Yaşamı var eden dört kuvvet vardır. (ateş, toprak, su ve hava) Nur’dan geldiklerini yeniden don değiştirerek Nur’a geri döneceklerine inanılır. Alevi felsefesine göre ölümden sonra, semavi dinlerde olduğu gibi bir sorgulama süreci yaşanmayacaktır. Bu inanç, yanlışların ve doğruların öte dünya diye adlandırılan farazi bir mekânda değil; Aleviler tarafından ‘ulu divan’ diye adlandırılan, yaşamın binbir çeşit evresinde var olduğu söylenen, bir sürekli değişim hali içerisinde gerçekleşen bir soğulama hali olduğunu belirtmektedir. İnsan doğadan var olur doğanın bir başka alanına geri döner.
Alevi inancınca cennet ve cehennem diye bir kavram olmadığına göre cenazeyi defnederken mekânı cennet olsun diyen “Pir” Alevi Pir’i olamaz. Dikkat ederseniz bunlar kendilerine “Dede” derler Alevi inancına yabancı oldukları için. Alevi inancında Dede kavramı yoktur, Pir vardır ve bir Alevi Piri kolay yetişmez. Ehli Kamil mertebesine ulaşmak için 4 Kapı 40 Makam öğretisinin gerekliklerini yerine getirmek zorundadır.

Alevi inancında nasıl ki Talibin kendi Pir’ine karşı sorumluluğu varsa Pir’in de önce Mürşidine karşı sonra da talibine karşı sorumluluğu vardır. Bugün Pirlik makamını denetleyebilecek Ehli Kamil (Murşit) topluluğu yaratılamadı. Bundan dolayıdır ki yerinden kalkan kendisine Pir diyor. Sorduğumuzda Pir soyundanmış onun için Pirlik yapıyor. Pir olabilmek için Pir soyundan elbette ki olabilir ama bu yetmiyor. Tarihe bakın Bu inancı bugünlere taşıyan Hallacı Mansur, Nesimi, Baba İlyas, Baba İshak, Haci Bektaş Veli, Baba Zünnü, Börtlüce Mustafa, Tornak Kemal, Şah Kulu, Şeyh Celali, Kalender Çelebi, Pir Sultanlar, Ulu ozanlarımızın babaları Pir değildiler ve Pir olabilmek için mutlaka 4 Kapı 40 Makam Öğretisinin gerekliklerini yerine getirmesi gerekiyor.
Barış Aydın Devamını Gör

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.