Alevilik-Bektaşilik ve Tarikatlar-3-

imagesMH6G0076

Alevilik-Bektaşilik ve Tarikatlar-3-

Sedat Gezgin
Bir önceki yazı bölümünde Bektaşilik ve Balım Sultan dönemi üzerine yazmıştım. Bu bölümde de Balım Sultan kişiligi ve düşünceleri üzerine devam edecegim. Çünkü Balım Sultanın kişiligini tanımak, bugünkü Bektaşiligi anlamak ve tanımak demektir, düşüncesindeyim.

Ne kadar uyduruk bir Sece-ere (Soyağacı) ile Balım Sultanın Piri Sani (İkinci Pir) olarak Alevilere yanlış ögretildigine tanık olmaktayız. Bir Balkan (Bulgar) devşirmesi olan Balım Sultan kişiliginin Alevi felsefe ve inancına dışarıdan sokulmasının amacı, Aleviligin ve Bektaşiligin bugünkü yozlaştırılmış ve asimile edilmiş bir açık versiyonunun olduğu kanaatindeyim.

Evet. Balım Sultan denilen bir Pir kişilik vardır. Tarihi araştırmaları doğru irdelersek, Osmanlı devletinin işgal ettigi Balkan Avrupasında savaşlarda elde ettigi ekonomik ganimetlerin dışında birde çocuk ve kadın ganimetler vardır. Kadınlar başta İstanbul ve Anadolunun diger degişik bölgelerine dağıtılıp devşirilerek, hizmetçi ve yeni bir eş olarak kullanılırlar. Güzel kadınlar Osmanlı eşrafının üst tabakasının haremlerine cariye ve köle olarak verilerek kullanılırlardı. Çocuk ganimetler ise, müslüman ailelerin yanına verilerek devşirilir ve bilahare iyi bir müslüman ve Türkçü olarak yetiştirilerek büyütülürlerdi.

Savaşlarda ganimet olarak elde edilen çocuklar müslümanlaştırılıp devşirildikten sonra Yeniçeri ordusuna Asker olarak alınarak yetiştiriliyorlardı. 1864 yılına kadar 2. Mahmut’un Islahat Fermanına kadar Yeniçeri ordusu tamamen devşirme Hıristiyan çocuklarindan oluşuyordu. Yeniçeri askerlerinin ordudayken evlenmeleri yasak idi. Ve bunlar savaşlardaki ganimetlerden , çapullardan ve yağmalardan pay alırlardı. Yeniçeri ordusundaki bu devşirme gençler bilahare Avrupa ve Balkanlardaki savaşlarda atalarına karşi savaştırılıyorlardı. Bunların bir özelligide Barbar, talancı ve yağmacı olmalarıydı.

Yine savaşlarda ganimet olarak elde edilen çocuklarin devlet okullarında okutularak, ileride devlete hizmet etmeleri için egitiliyorlardı. Bunların bir çogu Osmanlı tarihi boyunca devlet erkanı içinde Hoca, Imam, memur, polis, bekçi, subay hatta ordu içinde kurmay genarellige kadar çikip görev yaparlardı. İçlerinde devlet yönetiminde sadrazam olarak görev yapanlarda vardır. Yani Osmanlı devleti içinde sistemin kaderini elinde bulunduranlarda mevcuttur. Bunların bir özelligide devşirme olduklarından dolayı, devlete bağlı olmaları, sadık ve gözüpek olmalarıdır.

İşte Balım Sultanda Bulgaristanın Dimeoteka bölgesindeki bir Bulgar prensi olan Brankoviç’in küçük oğludur. 1459 yılında bu kırallığı dağıtan Osmanlı devleti , ganimet olarak ailenin tamamını İstanbula getirirler. Balım Sultan denilen bu çocugun zekasını keşfeden Osmanlı yönetimi, onu Seyit Ali Sultanın yanına bir Pir olarak yetiştirilmesi için verirler. Elbette hedef H. Bektaş köyündeki Pir evinin Postnişinini(Ruhani Liderlik) ele geçirmektir. Osmanlı devşirme ocaklarında egitilip büyüyen ve bir Pir olarak yetişen Balım Sultan bilahare 2. Beyazıt tarafından 1501 yılında H. Bektaş Pirevine Postnişin olarak atanır. Böylece Osmanlı devleti tarafından zorla fethedilemeyen H. Bektaş Pirevi bir hileyle ele geçirilir. Dolayısıyla Osmanlı devleti 1501 yılından günümüze kadar H. Bektaş tekkesini istedigi gibi kullanmaktadır.

Ancak alevilikte Pirlik ve dedelik makamı babadan oğula geçmektedir. Balım Sultanın tıpkı havadan paraşütle tekkeye Postnişin olarak oturtulması Aleviler tarafından kabul edilmemektedir. Zaten Kürdistan aleviligi Ocak aleviligi (ocaklara bağlı oldukları için) için, Balım Sultan olayı ile fazla bir ilişkisi yoktur. Yani Balım Sultanın Kürt alevilerinin içinde herhangi bir etkisi olmadığı gibt, Kürt alevilerinin çogu Balım Sultanın adını dahi bilmez. Ancak Anadoludaki alevilere bazı uyduruk secere ve hikayeler anlatılarak Balım Sultanın Pirligi ve yönetimi kabul ettirilmeye çaba gösterilmiştir.

Bir bakıyoruz, Bulgar devşirmesi Balım Sultan’ın soyağacı Arap çöllerine Kadar giderek Hz. Muhammed’e dayanıyor. Buradaki amaç aleviligi Araplığa ve İslamiyete peşkeş çekerek asimile etmek ve özünü boşaltmaktır. Dolayısıyla 1501 yılından itibaren H. Bektaş tekkesini dışarıdan fethedemeyen Osmanlı devleti, Balım Sultanın tekkeye Pir olarak oturtulmasıyla, kale içten fethedilerek hedefine ulaşilmıştır. İçi boşaltılmış ve yozlaştırılmış bugünkü Bektaşiligi Göz önüne getirdigimizde, devletin hedefine kısmen ulaştığı düşüncesindeyim.

Yine Seyit Ali Sultan ve Mürsel Babanın Bulgar kıralını ziyaret etmeleri, Mürsel Babanın kızın ağzına bal çalmasi ve kızın hamile kalarak Baldan türeyen Balım Sultanı doğurması olayı ise tamamen bir safsatadan ibarettir. Burada Balım Sultanın doğuş biçimi Hz. İsaya benzetilerek Alevi-Bektaşi halk kitleleri kandırılmaya çalisilmaktadir. Dikkat edilirse Balım Sultanın annesinin adı Bektaşilikte mevcut degildir. Burdaki amaçda gerçegi engellemek için yapıldığı kanaatindeyim.

Zira Hz. İsanın tabiiyeti ve kimligi bilinmekle beraber ilahi bir Motiv ile süslenmektedir. Babasının adı Yusuf, annesinin adı Meryem olup diger kardeşleri de mevcuttur. Meryemin gökten gelen bir nur ışığı ile hamile kalarak İsayı doğurması, gerçekçi olmasada döneme göre kitleleri yola getirmek için yeterli olmuştur. 1500 yıl sonra aynı hikayeyi uydurarak alevi kitlelerini kandırmak mümkün olmamıştır. Alevi kesimlerde bazıları inansa dahi, böyle uyduruk bir hikaye ve yalan gerçek alevi toplumunuda inandırıcı olmamıştır. 90 yaşindaki Mürsel Babanın ve 16 yaşindaki Bulgar prensinin kızının evliligi ne kadar gerçekçidir. Kaldıki Bulgar kıralı hıristiyan inancına sahiptir. Burada bir çeliski mevcuttur. Alevi Pirleri doğuştan alevi bir anneden ve alevi bir babanın Ocak veya Tekke kökenli olmasını mecbur kılmaktadır. Böyle bir yalanda tutmayınca bu seferde Balım Sultanın Resul Bali olduğu, yani H. Betaşi Velinin torunu olduğu iddiası ortaya atılmıştır.

H. Bektaş Velinin seceresi incelendiginde, farklı sonuçlar ortaya çikmaktadir. Büyük Pirin yaşamı boyunca evlenmedigi, cocuklarının olmadığı ve köken olarak net bir soyağacının bulunmadığı degişik yazar ve araştırmacılar tarafından dile getirilmektedir. Bu düşünceyi bende daha evel ki yazılarımda belirtmiştim. Sorun burada bir Balkan devşirmesinin H. Bektaş Pirevine oturtulması ve kendisine bir kimlik aranması olayıdır.

Araştırmacı-yazar Nejat Birdoğan 1504 yılında 2. Sultan Beyazıt Osmanlı sarayında yapılan bir törende Balım Sultan tarafından kendisine bir adet kemer kuşatıldığını belirtmektedir. Tmamı tarih yazarlarının düşünden kaynaklanan buk olayın kahramanı Balım Sultan ( ki adı Hızır Balidir) bir Sırp prensesinin oğlu olduğunu iddia etmektedir. Burada Sırp veya Bulgar olduğu konusunda fazla bir tartışma gerekmedigi kanısındayım.

Çocukken Osmanlı devletinin bir Sırp seferinden birisinde tutsak edilmiş ve Dimeotokada Seyit Ali Sultan dergahına verilmiştir. Orada tam bir islam egitimi almıştır. H. Bektaş köyüne Pir olarak getirince, Bektaşilige yeni yol ve yordamlar koymuştur. Ancak ne olursa olsun Hıristiyan bir soydan geldigini unutmamıştır. Bu yüzdendirki, evlenme yasağını (Katolik Hıristiyanlarda evlenme yasağı vardır) oradan alıp kimi dervişlere ve pirlere uygulamıştır. Evet. Araştırmacı-yazar Nejat Birdoğan Balım Sultanı böyle ifade etmektedir.

Balım Sultanın en büyük yeniligide Alevi soydan olmayanların bile yola girip, Alevi-Bektaşi olacakları idi. Böylece binlerce yıllık Alevi-Bektaşi geleneginin içinin boşaltılması ve yozlaştırılması süreci başlanmış olmaktadır. Bu görüş bugün bir Reform olarak görünsede, pek yüz bulamamış ve bugün ancak birkaç yüzbin kişilik bir Balım Sultan yolu ortaya çikmistir. Balım Sultanın pirevine Postnişin (ruhani lider) olarak oturtulması ile, H. Bektaş devamcısı olduklarını iddia eden Çelebilerde buna karşi çiktilar ve kabul etmediler. Çünkü bunlar daha evel tekkeden by -pas edilmişlerdi.

Ancak bu dönemde Balım Sultan daha çok küçük şehirlerde etkili olabiliyordu. Kırsal alanlarda yaşayan Alevi-Bektaşilerin büyük çogunlugu H. Bektaşi Velinin düşüncelerine bağlı kaldılar. Zira devletin kırsal Alan üzerinde fazla bir etkisi yoktu. Diger taraftan Ocak aleviligine bağlı olan Kürt alevileri zaten kendi aleviligini Pirlerine, Seyidlerine ve Ocaklarına bağlı olarak Pir-Talip ilişkisi içinde devam ettiriyordu. Balım Sultanın etki alanı daha çok Balkanlar, Anadolunun bazı küçük şehirleri ve Rumeli bölgesidir.

Balım Sultan 1511 yılında öldü. Kendisinin türbesi H. Bektaşi Veli tekkesinde gömülüdür. Bugün orada görkemli bir türbesi vardır. Burada dikkat edilirse, aleviligin bir tarikatı olan Bektaşiligin Balım Sultanın Pirevine postnişin olarak oturtulması ile Bektaşilikte asimilasyon dönemi başlar. Osmanlı devleti Balım Sultan kanalı ile hedefine şöyle ulaşmaya çalismaktadir.

– H. Bektaş dergahını denetim altına alarak Türk-İslam kuralları geregi Sunni(Hanefi)-İslam inancını monte ederek Bektaşiligin özünü boşaltmaktır.

– Yapılan yozlaştırma ve asimilasyon süreci ile Alevileri gelecekte islamize ederek kendisine bağlamaktır.

– H. Bektaşi Veli dergahının gücünü ve etkisini Osmanlı devletine peşkeş çekerek, Anadoludaki alevi isyanlarını durdurmak ve aleviligi Osmanlının ikinci bir vurucu gücü haline getirmektir.

– Anadolu aleviligi ve Bektaşiligi kanalı ile Kürdistan aleviligini denetim altına alarak, İran devletinin gücünü sınırlamaktır.

– Alevi-Bektaşileri kendisine bağlayarak Azerbeycan ve İran daki bazi sufi tekkelerine doğru giden Alevi-Bektaşi göçünü durdurmaktır. Böylece Asyadaki bütün Alevi-Bektaşi kitlelerinin hamisi olduğu kanısını pekiştirmektir.

1 Comment

  1. katılıyorum size çünkü Reya Hakîye de yani aleviliğin özünde katliamçılık yoktur.

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.