Alevilik-Bektaşilik ve Tarikatlar-2-

imagesMH6G0076

Alevilik-Bektaşilik ve Tarikatlar-2-

Sedat Gezgin

Degerli okurlar. Geçen yazımda Bektaşilik üzerinde kısaca durmuştum. Ocak Aleviliginin merkezi olan Dersim’deki pirlerin ve Seyidlerin H.Bektaş’ı Velinin yanına gelerek Aleviligi Anadoludan Balkanlara kadar yaydıklarını belirtmiştim. Bu

alanlarda faaliyet gösteren pirlerin ve Seyidlerin mezarlarıda yine buralarda bulunmakta olup, bircoğunun adına tekkeler yapılmıştır.

H. Bektaş’ı Velinin yaşamı Anadolu Selçuklu devleti dönemine tekabul etmektedir. Bu dönemde Anadoluda Baba İshak ve Baba Resul önderliginde ki Babailer isyanı mevcuttur. Bu ayaklanma Anadolu Selçuklu devletine karşi yapılan tarihi en büyük ayaklanmadır. Ayaklanma bastırıldıktan sonra büyük bir katliam yapılır. Ayaklanma önderleri katledilir.H. Bektaş’ı Velinin Babailer isyanı ile ilişkisinin olup olmadığı üzerine bugüne kadar herhangi bir belge mevcut degildir. Birçok araştırmacıya göre H .Bektaş’ı Veli bu ayaklanma sırasında kendisini korumak için gizli bir yaşam yaşamak zorunda kalmıştır.

Bektaşilik tam olarak Alevilikmidir yoksa degilmidir gibi sorular şahsıma bazen sorulmaktadır. Benim yaptığım araştırma ve kaynaklardan edindigim bilgileri degerlendirdigimde Bektaşiligin bir nevi Alevilik olduğu kuşku götürmez. Ancak Bektaşilik 1501 yılından itibaren önce Osmanlı devletinin daha sonrada Cumhuriyet rejiminin denetimine girdigi için korkunç bir asimilasyona uğramıştır. 1501 yılı aynı zamanda Balım Sultanın Osmanlı devleti tarafından H. Bektaş’ı Veli tekkesine postnişin olarak oturtulması ile yeni bir dönemin başlangıcıdır.

Bugün “gerçek müslüman biziz” “ben Aleviyim ve müslümanım” “Alevilik müslümanlığın bir mezhebidir” şeklindeki inkar düşünce Aleviligin nasıl özünden boşaltıldığı gayet iyi anlaşilmaktadır. Bu asimilasyon ve baskıdan Kürdistan Aleviligide maalesef nasibini almıştır. Bir kırsal alan inancı olan Kürdistan Aleviliginin şehirleşmesiyle birlikte, islami motifleri içine almaya başladığını görebilmeteyiz. Özellikle 1938 Dersim katliamı ile birlikte on binlerce Kürt Alevisi katledilmiş ve on binlerceside mecburi iskana tabu tutulmuştur. Ocaklar, ziyaretler,cemler ve diger etkinlikler tamamen yasaklanmıştır. Dolayısıyla Kürt Aleviligi asimilasyona ve katliama uğramıştır. Zira Dersim’de 1938 yılına Kadar bütün Alevi etkinlikleri Kürt diliyle dile getirilirdi.

Sonuç olarak Anadolu aleviligi (Bektaşilik) Kürdistan Aleviliginden etkilenmiş ve onu benimsemiştir. Öz olarak aynı olmasına rağmen biçimsel olarak aralarında bazı farklılıklarda mevcuttur. Mesela; Kürdistan Aleviligi Ocak Aleviligidir. Bektaşilikte ise tekke Aleviligi mevcuttur. Kürdistan Aleviliginin merkezi Dersım’dir. Anadolu Aleviliginin merkezi ise H. Bektaş’ı Veli tekkesidir. Buna benzer örnekleri çogaltabiliriz. Ancak önemli olan iki felsefe ve düşüncenin birbirinden ayrılmaz olan birlikteligidir.

H. Bektaş’ı Velinin soy ağacı (seceresi)

Büyük pir H. Bektaş’ı Velinin soy ağacı üzerinde degişik iddialar mevcuttur. Irkçı ve şoven Türk yazar ve çizerler onun büyük bir Türk düşünürü olduğunu söylerler. Bazıları onun Fars, bazılarıda onun Arap asıllı olduğunu iddia edeler. Kendisine ait olduğu söylenen, ancak gerçekten kendisine ait olup olmadığı soru işareti yaratan Vilayetname adlı eserde onun seceresi şu şekilde sıralanmaktadır.

Muhammed / Fatma( Alinin karısı) /İmam Hüseyin / İmam Zeynelabidin /İmam Muhammed Baker / İmam Cafer Sadık / İmam Musa Kazım / Seyit İbrahim el Mucab / Seyıd Musa Sani / Seyıd Sultan İbrahim Sani / H. Bektaş’ı Veli. Böylece babası olan Seyit Sultan İbrahim Sani Horasan’da bir devletin hükümdarı olarak gösterilir.

Görüldügü gibi burada H. Bektaş’ı Velinin soyağacı Muhammede dayanılarak Araplaştırılıyor. ( Türk ırkçılarının kulakları çinlasin.) Dolayısı ile büyük Pirin Araplaştırılmasının nedeni, onun düşünce ve felsefesi olan Bektaşiligin İslamla buluşturulması ve onu islamın potasında eriterek yok etmektir.

Irkçı-Türkçü bilumum “Alevi” yazarlardan Ali Yaman bir kitabında Bektaşiligin özünde Türk-İslam düşüncesi olduğunu, ancak Alevilikle karıştıktan sonra özünden boşaltıldığını iddia etmektedir. Çok korkunç bir imha ve inkar iddiası. Alevilige hizmet etmeyen tamamen Alevilige ihanet olarak alınan bır iddia. Ali Yaman eger Bektaşiligin ve Aleviligin Osmanlı ve Cumhuriyet rejimi tarafından asimile edilerek bozulduğunu, özellikle Bektaşiligin 500 yıldır devlet denetimine sokularak kullanıldığını iddia etseydi, hem Alevilere hemde Bektaşilere büyük bir iyilik yapmış olacaktı. Dolayısıyla yalan ve inkardan kurtulmuş olacaktı.

Bektaşilik üzerindeki düşüncelerimi kısaca böyle açıklarken ayrıca Bektaşiliginde kendi arasında farklı mezhepler ( veya düsünceler) şeklinde örgütlenme içine girdigini görebilmekteyiz. Aralarında fazla bir ayrılık olmamasına rağmen düşünce ve yorum farklılıkları mevcuttur. Bektaşiler başlıca iki kola ayrılırlar. Bunlardan birincisi H. Bektaş’ı Velinin evli olduğunu kabul eden Çelebiler koludur. Bunlar kendilerini H. Bektaş’ın neslinden sayarlar. Bunlara beloğullarıda denilir. İkinciside Babağan koludur. Bunlar tarikat yoluyla ile H. Bektaş’ı Veliye bağlı oldukları için “yoloğlu” olarak adlandırılırlar. Bunlar daha çok Balkanlarda, Rumeli ve Avrupada yoğundurlar.

Bektaşilik ve Balım Sultan dönemi

Bugüne Kadar Balım Sultan’ın yaşamı üzerine doğru dürüst bir eleştrisel çalisma yapılmamıştır. Piri Sani (H. Bektaş’ı Veliden sonra ikinci Pir ) denilen Balım Sultan Edirne’nin 50 km. kadar güneyindeki ve Bektaşi geleneklerine göre kurucusu sayılan Seyit Ali Sultan’ın dergahınında bulunduğu Bulgaristan’ın Dimeoteka şehrine kadar bizi götürmektedir.

Doğum yeri ve yılı, kimden geldigi üzerine birçok iddialar mevcuttur. Dolayısıyla bazen komik olarak anlatılan hikayelerde dahil, degişik tezler ve iddialar mevcuttur. Bu iddiaları ele aldığımızda daha çok Balkanlarda öne sürülen şifahi iddialar mevcuttur. Bu iddialardan birinde şöyle denmektedir. Vaktiyle Bulgaristan’ın Dimeotoka şehrinde bir kıral vardır. Ve Bulgar kıralının birde bir genç kızı vardır. Bu genç kız bir secade dokuyarak duvara asar ve annesine her kim bu secadeyi alıp üzerinde dua okuyup namaz kılarsa, onunla evlenecegini söylemektedir.

Vaktiyle Seyit Ali Sultan ve Mürsel Baba adındaki pirler bu evi ziyaret ederler. Ve izin almadan secadeyi alarak namaz kılarlar. (Burada namaz eylemindeki amaç, Bektaşilige Islam motifini işlemektir) Her ikiside kızın evlenmek istemedigi kadar yaşlı oldukları için , Bulgar prensesi secadeyi çeker ve adamlarda yere düşerler.

Seyid Ali Sultan bu hareketteki olağan üstü gücü farketti ve bunun aslında kızdan debil, ondan doğacak olan Balım Sultandan geldigini anladı. Bal arayan Mürsel baba parmağını kızın ağzına koydu. Halen bakire olan kız hamile kaldı. Ve adı “Bal” dan türeyen Balım doğar. Çocugun annesi öldügünde, ( ne zaman olduğu belli degil) çocuk Sofular’daki Seyid Ali Sultan tekkesine alındı. Ve 18 yaşina kadar burada “Balım Sultan dergahı” denilen bir odada egitilerek yaşadı. Dolayısıyla adına Balım Sultan denildi.

Burada Balım Sultanın doğuş biçimi Hz. İsanın doğuş biçimine benzetilerek, aslında onun Hristiyan olmadığı, dolayısı ile bir pirin mucizesi ile yaratıldığı kanıtlanmaya çalisilmaktadir. Hz. İsanın doğuş ve yaşam biçimi bilinmektedir. Tanrı tarafından Meryem’in ağzına bir nur ışığı gönderilir. Meryem böylece hamile kalır ve Hz. İsa Doğar. Bundan dolayı İsa Tanrıya hep “babam” olarak hitap eder. Bilahare İsa peygamber olur ve bugünkü hıristiyanlığın temelini atar.

Daha eleştirisel araştırmacılar bu hikayeyi Mürsel Babanın 90 yaşinda gittigi Bulgaristan’da bir Bulgar kızı ile evlendigi ve bu birleşmeden Balım Sultanın doğduğu şeklinde bir varsayımı dile getirirler. Tüm varsayımlar ve ananeler en azından bu devşirme kişiligin Hıristiyan bir anneden doğduğunu işaret edeler.

TC. Tarafından görevlendirilen ve Aleviliği Kemalist devlet anlayışına göre uyduran Baha Sait’e göre 1481-1512 yılları arasında saltanat süren ikinci Beyazıt H. Bektaş’ı Veli dergahına fazla ilgi duyunca, 1501 yıllında Balım Sultanı H. Bektaş köyündeki Pir Evinin başina getirilir.

Bazı yazar ve araştırmacılar ise Balım Sultanın seceresini Muhammede Kadar getirirler. Büyük Pari Sani Balım Sultan karşimıza ehlibeytli Arap olarak çikmaktadir. Bu iddiaya göre Balım Sultanın seceresi (soyağacı) şöyledir.

Muhammed / Fatma, Alinin karısı /İmam Hüseyin / İmam Zeynelabidin / İmam Muhammed Baker / İmam Caferi Sadık / İmam Musa Kazım / Seyid İbrahim el Mucab / İbrahım Musa San i / Hacı Bektaş’ı Veli / Hızır Bali / Resul Bali / Balım Sultan……

Bir Bulgar devşirmesi olan ve herkes tarafından tartışma olmayacak şekilde bilinen Balkan dönmesi Balım Sultan bir çirpida Arap çöllerine kadar giderek Ali’ye ve Muhammed’e kadar uzanabilmektetedir. Sanırım okurlar bunun ne anlama gelecegini düşünebilmektedirler.

Bu yazıma burada son verirken, gelecek yazımda Balım Sultan ve yaşamı üzerinde devam ederek bu kişiligin niçin Alevi felsefe ve inancına sokularak Aleviligin kirletildigi üzerinde devam edecegim.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.