Alevilik, Aleviler ve Asimilasyon (3)

10806375_1602994403267191_1816204286292211726_n

Alevilik, Aleviler ve Asimilasyon (3)Devletin Alevileri ve Aleviliği asimile politikasının iki temel ayağı vardır. Birisi “Alevi-İslam” safsatasıyla Sünnileştirmek, diğeri Aleviliği milliyetlere (ırk) göre bölerek birbirlerine yabancılaştırmak. İki ayaklı bu plan, özellikle Alevi kökenli yazar-çizer eliyle gerçekleştirilmektedir. Bu yazar-çizer takımı zevat Alevileri, bir yandan Orta Asya Türk kökenli olduğunu vaaz ederken, diğer yandan Aleviliğin İslam içinde muhalif bir akım olarak Maviye ye karşı, Hz. Ali yandaşlığıyla doğup geliştiğini el birliğiyle yazıp çizmekte, ağız birliğiyle nakarat halinde iddia etmekteler.

Hiçbir bilimsel dayanağı olmayan bu uyduruk iddialar, Alevileri Türk ırkından ilan ederken, Aleviliğin ırk tanımayan “Yetmiş iki millete aynı nazarda bakmayan bizden değildir” anlayışını görmezden gelmektedir. “Alevilik İslam içinde doğmuş, İslam’ın sapkın (aykırı) bir mezhebidir” yargısı, Aleviliğin İslam’dan binlerce yıl önce var olduğunu inkar etmektir. Aleviliği ve Alevileri Türk-İslam ilişkisi içinde veya sarmalında açıklayan zevatın dayandıkları, belge diye ileri sürdükleri kaynaklar, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk 10-15 yıllık evresinde İttihat ve Terakki mantığının Türkçü-İslamcı bakış açısıyla devlet direktifi ve desteğiyle yazdırılmış metinlerdir.

Ankara da Gazi Üniversitesi bünyesinde oluşturulan “Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma merkezi” adlı kürsüde görev alan “Yrd. Doçent”, “Doçent Dr.” “Prof Dr.” Akademik Unvanlı şahsiyetler, “Bilim adına” (?) yaptıkları çalışmalardan elde ettikleri sonuçları, “Araştırma Dergisi” “Research Quarterly” adlı metinlerde İngilizce ve Türkçe dilde yayınladılar. Bu akademisyen zevatın bu konuda ortak görüşü; Hace Bektaş Veli, Orta Asya Türk kökenli, Hoca Ahmet Yesevi Dergahında pişmiş bir eren, Rum diyarını (Anadolu) İrşat etmeye (Müslüman yapmaya) görevli gelmiş, gelirken de Kabe yi ziyaret edip hacı olmuş, Sulucakahöyük’e dergahını kurmuş, ramazan orucuna ve beş vakit namaza tutkun dini bütün bir Müslüman.

Şimdi buradan, akademik Unvanlı bu Sayın Beylere soralım; Sulucakarahöyük (Hacıbektaş) Dergahı’nın -öncesini geçelim- bilinen 6 bin yıllık tarihini ne yaptınız? Rum Diyarını (Anadolu) Müslümanlaştırmaya gelmiş misyoner Hacı Bektaş Veli, henüz geldiği (1238. 35-35 yaşlarında) Anadolu da, Türk-İslam Selçukluya karşı Babai ayaklanmasında, Baba İlyas’ın safında komutan olarak savaşa katıldı da, neden bir İslam misyoneri olarak Türk-İslam Selçuklunun yanında, isyancılara karşı savaşmadı? Savaş sonunda neden Türk-İslam Selçuklunun başkenti Konya ya gitmedi de, Sulucakarahöyük de Müslüman değil, Işık Ereni olan Kadıncık Ana ya sığındı?

Aleviler üzerinde oynan asimilasyon oyunu salt zorunlu din dersleri değil, valinin, kaymakamın bir çay veya kahveye satın aldığı muhtarlar eliyle, Alevi köylerine cami yaptırılmasıyla sınırlı da değil. Üretim araçlarının ortak mülkiyetini savunan, halk demokrasisini siyasi yapılanmanın ana mekanizması gören, hukuk anlayışı adil, sosyal yapılanması barışçı olan Aleviliği, devlet, dinleştirme politikası güdüyor. Aleviler de ısrarla “Alevilik dindir, Cem evleri ibadet yerimizdir” diye diretiyorlar. Gerçekte bir din değil, toplumsal yaşam biçimi olan Aleviliği devlet, Alevilerin çabasıyla dinleştiriyor. Aleviler bu sinsi planı sezemeyecek kadar saf olmamalı; ya da, asimilasyona karşı olduklarını iddia etmemeli

Cem törenlerinin içeriğiyle zaten İslamlaşmış Aleviliği, İslam’a asimile etmenin en etkin aracı Aleviliği din olarak algılamaktır. Alevilik dinleştiği oranda Sünnilikle yakınlaşmakta, Cem Evlerini minaresiz cami durumuna getirmektedir. Bu gerçeği devlet biliyor. Aleviler ve Alevilik açısından gerçek olan, Cem ritüellerinde dinsel söylem ve din algısından ne kadar uzaklaşırsa Alevilik o oranda kendisi olacaktır; devlet bunu da biliyor. “Sevgi bizim dinimizdir/Başka dine inanmayız” (Hüdai Baba) diyen Aleviler, Cem ayinlerinde Kerbela ya ağıt yakmakta, İslam şeriatının kanlı kılıcına övgüler dizmekte. Sevgi bunun neresinde? Gerçek sevgi, sevgiye dayalı barış ortamını bozan siyasal rejime karşı durmaktır.

Devletin asimile politikası, Akademisyeni, yazar-çizeri vb. tüm olanaklarıyla, ince hesap ve gizli planlarıyla çok boyutlu ve ağır propaganda bombardımanıyla uygulanmakta. Bu oyunu bozacak irade, Cumhuriyet tarihini, politikasını, tüm kutsal figürlerini ciddi bir sorgulama ve sistemden zihnen köklü bir kopuş sonucu sağlanabilir. Bu sorgulama ve sistemden zihnen köklü kopuş ancak, Alevi örgüt yöneticilerinin duyarlı ve tutarlı duruşuyla mümkündür. Bu bağlamda “Yol herkesten uludur” anlayışı örgütler içinde etkin olmalı, deyim yerindeyse “rüzgara göre yön değiştiren örgüt yöneticileri al-aşağı edilmeli, zira bu durum vahim, gidişat ve gelişmeler acımasız, amansız yönde.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.